30 Aralık 2011 Cuma

2011 yılı sonunda gündemde olan "tüketicilerin ülke boykotları"yla ilgili yorumlarım, 30 Aralık 2011 tarihli Radikal Gazetesi'nde " Boykotlar çözüm olabilir mi?" başlığı ile yayımlandı.

Zevkle okumanızı dilerim.

Son günlerde gelişen siyasal gerilimler sonucu, ülkemizde yeniden tüketici boykotları ön sıradaki yerini aldı. Fransız mallarını boykot olarak adlandırılabilecek olan bu eylem, TUSİAD ve hükümet tarafından pek benimsenmez iken, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (KESK), Fransız mallarına karşı boykotu, raflardan bu malları kaldırmak ve satmamak olarak açıkladı.

SİYASAL BOYKOTLAR

Boykot, piyasa aracılığı ile siyaset yapma biçimlerinden biri oluyor günümüzde. Boykotlar genel olarak, bireysel nitelikli olan ekonomik tercihlerin yapılmasını ortadan kaldırmayan ancak bu yolu kullanarak siyasal amaçlara ulaşmayı gerçekleştirmeye yardımcı olan eylemlerdir. Bu boyutu ile boykotlar, günümüz modern toplumlarında bireysel ve özel bir eylem olan tüketim tercihlerine ve kararlarına, siyasal amaçların aktarılması olarak düşünülebilir. Kısaca boykot; kolektif ve tüketicilerin kendileri tarafından gönüllü olarak, zorlayıcı olmayan biçimde verilecek karar olarak ve planlanmış, organize edilmiş eylemlerdir. Genellikle ekonomik, siyasal, etik nedenler boykotu tetikleyebilmektedir. Fiyat düşürmek, kalite artırarak bozuk mal üretimini önlemek gibi adil ve dürüst olmayan uygulamaları değiştirmek amacıyla yapılabildiği gibi, belirli bir sosyal sorumluluğu, etik uygulamayı, siyasal tavrı gerçekleştirmek amacıyla da yapılabilmektedir. Örneğin;çocuk işçi çalıştırmayı sonlandırmak, çevre kirlenmesini önlemek, insan haklarını korumak gibi.

UNUTULMAYAN BOYKOTLAR

Son yıllarda, Nestle’nin Afrika’da sattığı çocuk mamaları, Nike spor ayakkabıları üretiminde çocuk işçilerin çalıştırılması, Shell’in çevreyi kirletmesi nedeniyle yapılan boykotlar dünyada en çok ses getiren ve bilinen uygulamalar olarak yerlerini aldılar. Ülkemizde de boğaz köprülerinden geçişlerinden alınana ücretlere yapılan zamlara ve et fiyatlarına karşı gösterilen tepkiler gibi toplu ve canlı eylemlere de rastlanmaktadır.

Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırı ile bozulan İsrail-Türkiye ilişkileri, karşılıklı ürün boykotlarına da yansıdı. İsrail krizinde yaşanan boykot gibi, diğer örneklerden birkaç noktada farklılıklar göstermektedir yaşanan boykot çağrısı. Siyasal nedenlerle ve ideolojik farklılıklardan dolayı bir boykotun gerçekleşmesine şahit oluyoruz. Dünya da bu tür yaşanan boykotların en önemlileri arasında, Irak savaşında Fransa’nın destek vermemesi nedeniyle, ABD’de Fransız Şarapları Boykotu 2007 yılında gerçekleştirilmiştir. Dinsel ve siyasal nitelikli bir diğer boykot, Hz. Muhammet ile ilgili Danimarka’lı bir karikatüristin yaptığı karikatürlerin neden olduğu kriz sonucu ortaya çıkmıştır. Bu boykot, Danimarka mallarına yönelik olarak İslam ülkelerinde ve dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Müslümanlarca gerçekleşmiştir. Ülkemizde de, 2006 yılında Ermeni sorunu konusunda alınan bir parlamento kararı sonucu Fransız mallarına, PKK desteği nedeniyle İtalya ürünlerine yönelik daha önceki boykotlardan söz edilebilir.

BAŞARILI OLABİLİR Mİ?

Bu tür boykotların başarılı olabilmesi için, ikame ürünlerin varlığı ve boykotun medyada yer alma yoğunluğu ve biçimi belirleyici olabilmektedir. Boykotu kimler organize ediyor, kimler katılıyor, beklenen etkileri hangi boyutta, medyanın rolü ve desteğinin düzeyi nedir, organize edenin itibarı ve güvenirliliği nedir gibi sorular, tüketicilerin katılım için yanıt aradığı sorulardır. Bu sorular sonucunda boykotun başarılı olacağı algısı ve beklentisi gerçekleşirse katılım düzeyi başarılı olabilmektedir. Mehmet Ali Erbil’in programlarında öncü olması örnek olarak gösterilebilir. Gümrük Birliği’ne tam üye olmamız nedeniyle, hükümetler yerine Türk ya da Fransız mallarını boykot eden bir tür olarak yaşanan son boykot çağrısı, çok daha fazla sayıda tüketicinin katılımını, onların siyasal tercihlerini gösterebilme olanağına sahiptir. Hiç şüphesiz diğer ülkelerde iş yapan şirketlerin elde ettikleri karlar önemli ölçüde azalmaktadır. Türkiye’de gerçekleştirilmeye çalışılan boykotun ana teması “İnsani Duyarlılık Yaratan” bir eylem niteliği kazanıp yönelik tepkisel bir nitelik göstermektedir.

Kısa dönemli tepkiler olarak gerçekleştirilen boykot eylemleri, amaçlara ulaşınca bitirilir ve eski normal duruma dönmeye çalışılır. Günümüzde, boykotun planlaması, organize edilmesi, gerçekleştirilmesi ve bitirilmesi aşamalarında yepyeni uygulamalar teknoloji yardımıyla oluşturulabilmektedir. Küreselleşme karşıtı, tüketim karşıtı, belirli şirket ve ülke uygulamalarına karşı olan eylemler artık kısa zamanda İnternet ortamında organize olabiliyor. Bunları gerçekleştirenler küçük siyasal gruplar olsalar bile, boykot eylemleri hızla yayılabiliyor ve formlar, tüketici toplulukları, e-posta, facebook, youtube gibi sosyal ağlar aracılığı ile çok daha etkili biçime gelebiliyor. Erol Köse, meşhur twitter mesajları ile önderlik yapıyor bu konuda. İnternet sitelerinde, “barkodu 30 il3 37 arasında bir rakamla başlayan ürünler, doğrudan Fransa’dan ithal edilmiş demektir. Bu ürünleri kullanmayın” çağrısı büyük bir ilgi yaratıyor. İzlediğimiz boykot çağrısı da yeni özellikleri ile sosyal medyanın günümüzdeki rolünü göstermesi açısından ilginç olabilmektedir.

Yazının yayımlandığı yer: Radikal Gazetesi, 30.11.2012.

Yazının linki: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1073997&Date=05.01.2012&CategoryID=99



Hiç yorum yok: