19 Ağustos 2011 Cuma

Cumhuriyet Gazetesi Bilim-Teknoloji Dergisi'nin 5 Ağustos 2011 tarihli sayısında yayımlanan yazımı sizlerle buradan da paylaşmak istedim. Keyifli okumalar diliyorum.

YÜKSEKÖĞRETİM’DE ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK

Yükseköğretimde yeni açılımlar günümüzde hiç aralıksız sürüyor. Bunlardan birisi, yönetim biçiminin nasıl olması gereği üzerinde yoğunlaşıyor. Demokratik- katılımcı üniversite modeli, otoriter-merkezi bürokratik yapının alternatifi olarak öne sürülebilmekte. Bu konuda, son yirmi beş yıl içerisinde gelişen kavramlar olarak şeffaflık ve hesap verebilirlik, özellikle tüm kamu ve özel kuruluşların yönetim biçimlerini etkiliyor ve değiştiriyor.

Devlet üniversitelerinde çalışanların yetkilerini kullanmalarından ve gerçekleştirdikleri eylemlerden sorumlu tutulmaları hesap verilebilirlik için bir açıklama olabilmektedir. Demokratik üniversitelerin temel taşlarından biri olarak hesap verebilirlik; cevap verebilirlik, açıklık, katılımcılık, kurallara uyma gibi anlamları da içermektedir. Yönetim-akademisyen ilişkilerinde güven oluşturmada, bilgi alabilmeyi, kontrol ilişkilerinde güven oluşumunda, bilgi alabilmeyi, kontrol etmeyi ve yön vermeyi de içeren bir kavram olarak hesap verebilirlik, kurumsal yönetişimin, şeffaflık ile birlikte temel ilkelerinden ikisidir. Şeffaflık, yönetimin doğru, açık ve karşılaştırılabilir bilgi paylaşımını gerektirir. Demokratik işleyiş için bu kavramlar vazgeçilemez ilkeler haline geliyor.

Daha önce sorulmamış, sorulamamış ya da sorulması çalışanlar tarafından arzu edilmemiş birçok konu ve uygulama üniversitelerdeki demokratik-katılımcı ortamın sağlanabilmesi ile olanaklı hale gelebilir.

Üniversitelerimiz bu konuda iki yeni kavram ve uygulama ile karşılaşmaktadır. Bunlardan birincisi, “akademik hareketlilik”tir. 1982’de YÖK ile birlikte ilk önceleri öğretim üyeleri ile rotasyonu ile yaşanan, fakat pek başarılı olmayan uygulama başlangıç olarak kabul edilebilir. Vakıf üniversitelerinin kurulması ve yaygınlaşması ile birlikte devlet üniversitelerinden bu üniversitelere büyük bir akım gerçekleşmiştir. Hatta devlet üniversitelerinin güç kaybetmesi ve yetiştirdikleri insanları kolayca kaybediyor olmalarından dolayı da bu eleştirilmiştir. Günümüzde, vakıf üniversitelerinin sayısının hızla artması bu üniversiteler arasındaki öğretim üyesi hareketliliğini arttırmıştır. Bugüne kadar sadece öğretim üyesinin kendi birikimi ile hareketlilik düşünülürken, günümüzde devlet üniversitelerinde gerçekleştirilen “entelektüel sermaye”nin haksızca akışı da eleştiri konuları arasında yer almaktadır. Devlet üniversitelerinde oluşturulan kavram, düşünce, proje, yaklaşım, model, lisans, patent gibi değerler kolayca kayıp gidebilmektedir. Bu nedenle, devlet üniversitelerinde bu konulara “Bu olmaz.”, “Bu yapılamaz.”, “Bunu gerçekleştirmek olanaksızdır.” türündeki yönetimin bireysel karşı çıkışları, olumsuzluk gösterme durumları artık gerekçeli ve şeffaf olarak açıklanmak durumundadır. Hesap verilebilirlik ve şeffaf olma gerekliliği bağlamında, bu konudaki gerekçelerin üniversitenin tüm paydaşlarının bilgisine sunulabilmesi gerekmektedir.

Diğer ikinci bir konu da, son yıllarda hızla artan ve önemi de fark edilen “akademik girişimcilik” kavramı ve uygulamalarıdır. Öğretim üyelerinin yenilikçi ve yaratıcı çalışmaları için yasalarla devler üniversitelerinin de müdahil oldukları şirketleşme yolu açılmıştır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesi ve demokratik işleyiş açısından bu şirketlerin kurucuları, yönetimdeki kişiler ve faaliyet raporları üniversite paydaşlarının tümünün bilgisine açık olmalıdır.

Yeni üniversite reformu ve yapılanması düşünülürken, ülkemiz üniversiteleri için henüz yeni olan bu ve benzeri konuların özenle ele alınması zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.

Yayımlandığı yer: Cumhuriyet Gazetesi Bilim-Teknoloji Dergisi, 5 Ağustos 2011, Sayı 1272, S: 18

Hiç yorum yok: