9 Temmuz 2008 Çarşamba

Tüketimin sürdürülebilirliği yeterli olabilir mi?


Dünyanın geri kalmış ve kalkınmakta olan ülke insanlarının nimetlerden yararlanma arzularına kulak tıkanamayacak duruma gelinmiştir. Küresel dengesizlik, küresel adaletsizlik ve sanayileşmiş ülkelerin hoyratça sömürüleri nedeniyle yoksun hale gelindiği düşüncesi, insani duyarlılıklarla da birleşince, ortak bir çözüm arayışını kaçınılmaz kılmaktadır.

Son aylarda ortaya çıkan ve olumsuz etkilerini gösteren fiyat artışları ve yokluklar, dikkatleri küreselleşmenin olumsuz yönleriyle ilgili değerlendirmelere yöneltti. Başta petrol olmak üzere enerji fiyatlarındaki yükselişe, emtia fiyatlarındaki artış ve kıtlık durumları da eklenince huzursuzluk ve endişelerin önü alınamaz oldu. Ekonomik ve siyasal endişelerin yanında, insancıl endişeler de gün geçtikçe gündemde daha fazla yer almaya başlıyor. İspanya, Belçika ve diğer ülkelerdeki TIR sürücüleri ile çiftçilerin gösterdikleri tepkileri yakından izliyoruz. Haiti gibi ülkelerde gıda yetersizliği, komşu ülke sınırlarını aşarak birer toplumsal ve bölgesel sorun olmaya aday gibi görünüyor. Mısır’daki yağmalamaya yönelik halk tepkileri de bu örneklere eklenebilir. Dünyanın bir ikilem içinde olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bir yanda, sağlık sorunlarını en aza indirerek uzun yaşam için 78 yaş ortalamasına ulaşan A.B.D. başta olmak üzere, gelişmiş ülkelerde yaşam hem daha sağlıklı hem de uzun olma başarısını yakalamış durumda. Öte yandan, gelişmekte olan ülkelerde tıp alanında ve nitelikli beslenme konusunda görülen gelişmelerle birlikte uzayacak ortalama ömür nedeniyle dünya nüfusunun beş yıl içinde 6.7 milyardan 7 milyar düzeyine çıkacağı öngörülüyor. Bunların yanı sıra, dünya ticaretinin 2020’li yıllarda günümüzdeki 12 trilyon dolar düzeyinden 32 trilyon dolara çıkarak daha fazla zenginlik ve refah yaratacağı düşünülüyor. Küreselleşme sonucu ortaya çıkan yaşam biçimindeki gelişmeler ve refah artışı, olumlu sonuçlar doğurabildiği gibi, olumsuzlukları ve uçurumları da beraberlerinde getiriyor.

Yazının devamını okumak için lütfen tıklayın...

Hiç yorum yok: