26 Ekim 2007 Cuma

TÜKETİCİNİN SORUNUNA ÇÖZÜM GETİREN PAZARLAMA ANLAYIŞI

Pazarlama dünyasındaki değişim baş döndürücü bir hızla gerçekleşiyor.Pazarlar ve dinamikleri o kadar hızlı bir değişim gösteriyor ki , geleneksel olarak sürdürülen pazarlamanın bunu izlemesi ve uyum sağlayabilmesi gittikçe zorlaşıyor.Benim, seminerlerimde katılımcılarla paylaştığım ve çok sevdiğim bir söz var. Prof.Dr.Stephen Brown’a göre;

İki tür şirket vardır.Pazarlama bölümü olan şirketler ve pazarlama ruhu olan şirketler. Kazananlar daima ikinci tür şirketler olacaktır.”

Aslında, bu söz herşeyin değişim yönünü gösteriyor ve açıklıyor. Günümüzün pazarlama uygulaması sadece bir işletme fonksiyonu olarak görülen pazarlama bölümünün sorumluluğunda değil. Pazarlama, kuruluştaki herkesin görevi. Bir başka biçimde söylemek gerekirse, pazarlama tek başına bir fonksiyon değil, kuruluştaki tüm faaliyetleri içeren birbiriyle bağlantılı süreçlerin yönetimidir artık.

Günümüzdeki rekabetin gittikçe yoğunlaşması, tüketicilerin daha çok ve özgürce seçme durumuna gelmesi, teknolojinin hızla değişmesi ve diğer konular pazarlamada önemli olanın, “daha iyi düşünmekten çok, daha farklı düşünebilmektir” sözünü haklı çıkartmaktadır. Aynı pazarda bulunan şirketler arasından ayrışmanın ve fark edilmenin yolu “kalıcı farklılaşma”yı gerçekleştirmek ve bunun tüketiciler tarafından algılanmasının sağlanmasıdır. Bunun yolu ise; başkalarının ihmal ettiği, düşünemediği, gitmediği yolları deneyerek “yaratıcı yenilikler” yaratmaktan geçmektedir. “Ya Farklılaş, Ya da Yok Ol” sözü, pazarın istediği ve ihtiyaç duyduğu yeniliklerin yapılmasına dayalı farklılıkların üzerinde kurulan yeni rekabet stratejisinin önemini öne çıkartıyor. Bu rekabet stratejisinin üç önemli öğesinin,

- ihtiyaçlara yönelme,
- duygulara yönelme,
- zihinlerde yer edinme

olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir stratejik dönüşüm tüketicileri sadece “paraları alınması gereken varlıklar” olarak görmekten çıkarmakta ve onların kalplerinin ve akıllarının kazanılması ve onaylarının alınması gereğini bizlere hatırlatmaktadır.Böylece,arzulandığı anlamda,kalıcı ve ayırt edilebilen farklılıkları uygulayabilmek olanaklı olmaktadır.

Tüketicilerin, ürünlerde sadece kullanım değerlerine, işlevlerine, özelliklerine önem vermediği, bunların yanında soyut ve duygusal bir zemine oturan “imaj değerine”ne de önem verdiği bir döneme tanık oluyoruz. Daha doğrusu, “tüketiciye çözümler öneren, getiren” bir pazarlama anlayışı hüküm sürüyor. Doğal olarak, tüketiciye sunulan çözümlerin hem rasyonel hem de duygusal içerikte olma zorunluluğu var. Pazarlama,hedef aldığı tüketicilerine getireceği yenilikler ve çözümler ile keyif verebilmeli.Sonuçta,tüketicilerin benimsediği,onayladığı ve takdir ettiği ürün ve marka olarak sadakat yaratabilmek kolaylaşmaktadır.

ODABAŞI Yavuz, "Tüketicinin Sorununa Çözüm Getiren Pazarlama Anlayışı", İş&Güç, S:3, s.12, 11/2005

Hiç yorum yok: