20 Aralık 2010 Pazartesi

Cumhuriyet Bilim-Teknoloji Dergisi'nin 10 Aralık tarihli sayısında yayınlanan yazımı sizlerle buradan da paylaşmak istedim. Keyifli okumalar diliyorum.


Cumhuriyet Bilim-Teknoloji Dergisi,
Yıl:24, Sayı:1238, 10 Aralık 2010, s:19


BÜROKRATİK ÜNİVERSİTEDEN GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTEYE


Üniversitelerle ilgili yeni yasa ve düzenlemelerin konuşulduğu bir döneme daha girdik. Genel seçimler sonrasında gerçekleştirileceği söylenen düzenlemeler için YÖK kurullarında ve ilgili yerlerde çalışmalar sürüyor. Bu konudaki alanyazıları ve uygulamalardan çıkan sonuçlar bizi kavramsal bir çalışma niteliğinde dört alanlı bir yapının incelenmesine götürüyor. ‘Meslektaş-Mütevelli Heyet’ eksenine ek olarak ‘Bürokratik, Merkezci-Demokratik, Katılımcı’ eksen etrafında oluşabilecek seçenekleri gösteren model incelenmeye değer görünüyor…


Modelin birinci bölgesinde gösterilmeye çalışılan unsurlardan biri olarak rektör ve akademisyen yönetimini açıklamaya çalışan ‘Meslektaş Yönetim’ biçimi ve kültürü; akademik özgürlük, özerklik ve aidiyet gibi olumlu niteliklere sahiptir. Bunların yanında; izolasyon, otoriter yapı, mücadeleci olmama ve riskten kaçınma gibi olumsuz yönlerinden de söz edilebilir.

Akademisyenlerin güçlü ve her şeyden sorumlu olduğu meslektaş yönetim biçiminde ortak karar alma ve ortak sorumlulukların varlığı temeldir. Akademisyenler arasında eşitlik ve topluluk duygusu desteklenir, teşvik edilir ve geliştirilir. Böyle bir yönetim biçiminde, kurumsal ve bireysel ihtiyaçların örtüştüğü söylenebilir. Başarılı bir uygulama için, katılım hakkı, ortak destek ve eşitlik kaçınılmaz önceliklerdir.

Öte yandan, çok sayıda komisyonun varlığı ve ortak bir fikre, sonuca ulaşmanın çok uzun zaman alabilmesi ile sıkça dar boğazlara girilmesi olumsuz yönler olarak belirtilebilir. Öğrenciler de dahil olmak üzere sürecin diğer paydaşlarını çok fazla dikkate almamak gibi durumlarla karşılaşılabilir. Mevcut durumun devamını isteyen, kurulmuş olan dengeleri gözeten bir içe dönüklük, risk almayan bir anlayış ve uygulamaya da rastlamak olanaklıdır.

Ayrıca, meslektaş yönetim biçiminde, yönetimde yer alma olanağı bulunanların profesyonelliğe fazlaca özendiklerine ve bu durumun meslektaşlar arasında gerginlik yaratmasına da sıkça rastlanabilmektedir. Bu açıdan, bütünüyle meslektaş yönetimi, büyüyen örgütler haline gelen üniversiteler için geçerli bir sistem olma özelliğini kaybetmektedir.

Bürokratik Yönetim

Meslektaş yönetim biçimine eklenen bürokratik yönetim ve hiyerarşik yapılanma biçiminde ise; bireyin fazla öneminin olmadığı, rasyonalitenin koşulsuz ve tartışmamız kabul edildiği ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak ulaşılmaya çalışılan resmi biçimde oluşturulmuş amaçlardan söz edilebilir. Merkeziyetçilik, hiyerarşik kontrol, koordinasyon ve iletişim, resmi biçimde belirlenmiş olan amaçlara ulaşmada kullanılır. En büyük zayıflık ise, içe dönüklük ve dışa kapalı olan sistemdir. Dışarıda neler olduğundan çok, içeride neler olduğu ile ilgilenme temel odak noktasıdır. “Sırça Köşk”, “Fildişi Kuleler” sıfatları bu nedenle kullanılmakta ve hayattan kopuklukla itham ediliyorlar. Doğal olarak, bürokratik işler, akademisyenleri ve onların zamanlarını olumsuz biçimde etkiler.

Ancak, bürokratik bir yönetim tarzı olsa bile artık gözetleyen, gereksiz yerlerde denetimler yapan, komutlar veren yapılardan yönlendiren ve teşvik eden yapılara doğru dönüş hızlanmaktadır. TÜSİAD, 2003 yılında yayımladığı raporda Özellikle, üniversiteleri var olan tek tip üniversite anlayışından uzaklaştırmak kaçınılmaz bir zorunluluktur demektedir. Üniversite yönetimini bekleyen tehlikelerden biri olarak, katı bir “bürokratik yönetim” modeliyle yönetilen üniversitenin, üniversite niteliğini kaybetmesidir. Böyle bir yönetim biçiminin ve buna bağlı olarak merkezden gelen tek yönlü iletişimin yenilikçiliği ve yaratıcılığı olumsuz etkilediği bir gerçektir.

Üniversitelerde Demokratik Kültür

Bu yapı, ikinci bölgeye doğru yönelebilirse demokratik ve katılımcı bir yapıya dönüşebilir ve hem kendi içinde hem de merkezi yapıya karşı akademik-mali-idari özerkliğe kavuşabilir. Bu konudaki en önemli belirleyici faktör, üniversitelerde demokratik bir kültürün ve demokrat bireylerin var olup olmadığıdır.

Bunun tam tersi bir yöne doğru dördüncü alana yönelme ise, bürokrasinin en yoğun yaşanacağı ve “Kardinaller Kurulu” gibi bir oluşuma zemin hazırlayabilecektir. Seçenekler arasında siyasete en çok alan açan bir oluşum olarak en istenmeyecek olanı olarak görülmelidir. ‘Akademik Bürokrasi’ olarak adlandırabileceğimiz I. ve IV. ortak alanlar akademik hiyerarşi ile bürokratik hiyerarşinin bütünleştiği alandır. Bürokratik kuralcılığın, mevzuatların ‘katı yorumlarının’ olduğu devletçi, bürokratik bir denetim mekanizması olarak çalışır. Homojen, tek tip, standart bir anlayışı temsil eden bu bölgedeki yönetim anlayışı, benzeşmeyi, aynılaşmayı amaçlayan bir eğitimi gerçekleştirmeye çalışacağı çok açıktır.

Ancak, elleri kolları bürokrasiyle, merkezi yönetim ile bağlı üniversitelerin “profesyonel yöneticilerin amatör yönetim” yerleri olarak düşünülmesi de kabul görebilecek bir yaklaşım olamaz.

Yaşanan gelişmeler sonucu amatör yöneticiliklerden profesyonel yöneticilere doğru bir dönüşüm gerçekleştiği söylenebilir. Bu konuda, tamamen ya da aşırı derecede bir profesyonelleşme tehlikesinden de söz edilebilir. On-onbeş yıl yöneticilik yapan, mesleklerinin artık yöneticilik olduğuna inanan akademik ünvanlı ve meslektaşlarına, çevrelerine profesyonellik taslayan yöneticiler hiç de az değildir.

Girişimci Üniversite

Üçüncü alan, Yönetim Kurulu/Mütevelli Heyeti biçiminde bir yapıya sahip olan ve “iş yönetimi” olarak da bilinen yönetsel modelde, akademik kurulların ve dolayısıyla akademisyenlerin her konudaki karar yetkileri oldukça sınırlı kalabildiği yapıyı gösterir. Akademisyenler daha çok eğitim, öğretim ve araştırma ile uğraşarak daha verimli hale gelebilmektedir. Sorumlu özerklik anlayışı içerisinde tüm akademik kurullar meslektaş ağırlıklı kurullar olarak oluşturulur. Bu model, girişimci üniversitelerin önemli bir özelliği olan ‘üniversite-devlet–sanayi’ ve ‘akademisyen-öğrenci-çalışan’ işbirliğindeki anlayışının getireceği yeni yapılanmalarda ve benzeri koşullarda, yönetimde kurullar aracılığıyla dışarıdan üyelerin bulunmasına ve bunların karar süreçlerine katılmasına olanak sağlayabilmektedir.

İkinci ve üçüncü bölgenin ortak bir alanı olarak “Girişimci Üniversite” bu alanda oluşabilecektir. Bu alan; meslektaş yönetim modelinden uzaklaşan, bürokratik yapıdan kısmen arınmış ve demokratik-katılımcı olmaya yönelik, mütevelli heyet anlayışındaki bir iş yönetim modelinin önemli özelliklerini taşıyan bir yapıdır. Bu alanın yaratacağı modele “Meslektaş-Girişimci Üniversite” adı verilebilir ve ülkemiz için geçerli olabilecek bir model olarak düşünülebilir.

Hiç şüphesiz ki, girişimci üniversitelere doğru dönüşüm ve değişim bazı zorluklarla, engellerle ve dirençlerle karşılaşacaktır. Örgütsel, yönetsel ve kişisel düzeylerde ortaya çıkabilecek bu sorunların üstesinden gelebilmek için, paydaşların tüm iletişim ve karar alma süreçlerine katılımıyla örgütsel öğrenmeyi gerçekleştirmek bir yöntem olarak önerilebilir. Bu yapılanmaya bağlı olarak oluşturulacak yönetim ve yönetim biçimi; meslektaş yönetim biçimi ile desteklenen bir mütevelli heyetinin olduğu, demokratik ve katılımcı karar alma süreçlerini de içeren çok boyutlu bir yönetim sistemidir.

İdari ve mali sorumluluklar daha çok profesyonelden oluşan kurullara bırakılırken, kurumsal özerkliği sürdürecek akademik uğraşların tümü üniversite öğretim üyelerine bırakılabilmelidir. Yeni kaynak yaratma süreçleri, akreditasyon, performans göstergeleri, ölçülebilirlik ve hesap verebilirlik, kalite, yenilikçilik, yaratıcılık ve devlet-sanayi işbirliği, yeni oluşacak olan Meslektaş-Girişimci Üniversite kültürünün unsurlarından birkaçı olarak gösterilebilir.

Prof. Dr. Yavuz Odabaşı
Anadolu Üniversitesi
yodabasi@anadolu.edu.tr

Hiç yorum yok: