20 Mayıs 2008 Salı

Meslektaş Girişimci Üniversite ve Yönetimi: Türk Üniversiteleri İçin Bir Model Önerisi

7-10 Mayıs 2008 tarihleri arasında Bişkek'te Manas Üniversitesi tarafından düzenlenen "2nd International Congress on Enterpreneurship" kongresinde sunduğum bildiriyi de sizlerle paylaşmak istedim.


GİRİŞ

Geçtiğimiz 25-30 yıl içerisinde Amerika üniversitelerinde başlayan ve Avrupa’nın bazı önemli üniversitelerinde gözlenmekte olan değişim, hiç şüphesiz ülkemizdeki yükseköğretim sistemini de etkilemektedir. Büyük ve radikal bir değişim rüzgarı yaratan küreselleşme, uluslararası bu değişim ve dönüşümün en büyük faktörü olarak kabul edilebilir. Dünya ölçeğinde gözlenen daha iyi ve daha etkin bir yükseköğretim sistemi oluşturma çabaları, özellikle üniversitelerin yeni rolleri, misyonları ve işlevleri üzerinde yoğunlukla hissedilmektedir. Dünyadaki büyük dönüşümün etkileri Türkiye’nin yükseköğretim sistemini de etkilemektedir.
Söz konusu değişim ve dönüşümün etkilerini küresel, ulusal ve kurumsal düzeyde incelemek olanaklıdır. Ortaya çıkan uluslararası standartlar, bilgi çağının etkileri, bilişim teknolojilerindeki gelişmeler ve uluslararası işbirliği kurma zorunlulukları küresel düzeydeki etkiler olarak gösterilebilir. Ulusal düzeydeki etkilerin başında genç nüfusumuzun yükseköğretim taleplerindeki artış gelmektedir. Hükümet politikaları, kamu kaynaklarındaki sınırlamalar, endüstrinin daha nitelikli mezunları istemesi gibi faktörler de ulusal düzeydeki etkiler olarak sıralanabilir. Kurumsal etkiler ise daha çok üniversitelerin iç dinamiklerinde oluşan değişim ve dönüşüm baskılarıdır. Daha gelişmiş eğitim ve öğretim ortamlarının yaratılması, öğrencilerin daha nitelikli bir eğitim istemeleri, araştırma ve geliştirmenin yeniçağın gereklerine uydurulması, rekabet edebilirlik, ücretlerin iyileştirilmesi ve daha fazla özerklik ve özgürlük talepleri bunlar arasında sayılabilir. Tüm bu etkenlerin birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde ve bağlantılı olmasının, değişim ve dönüşüm sürecinin sancılı olmasını ve yavaş ilerlemesini de beraberinde getirdiği söylenebilir.
Bu arayışlara cevap verebilecek bir yaklaşım olarak girişimci üniversite modeli, ülkemiz açısından da büyük bir potansiyel taşımaktadır. Bütünüyle kar amacı gütmeyen karma bir girişimci üniversite modeli geliştirilmesi ve bunun ülkemizde uygulanması olanaklı görülmektedir. Meslektaş ağırlıklı bir girişimci üniversite modeli ve böyle bir model için gerekli yönetim ve örgütlenme de karma nitelikli ve çok boyutlu olabilecektir.
GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Günümüzde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal açıdan yapılan değerlendirmeler, girişimcilik ile ilgili kavramları ve uygulamaları yeni ve farklı boyutlara taşımıştır. Girişimcilik kavramında olduğu gibi, girişimci üniversite konusunda da herkesin kabul ettiği çok iyi ve açık biçimde ortaya konmuş bir tanım bulmak oldukça zordur. Tek tip bir girişimcilikten söz edilemeyeceği gibi, tek tip bir girişimci üniversiteden de söz edilemez. Kar amacının ötesinde, içinde yaşadığı topluma karşı en üst düzeyde açıklık ve etkileşim sorumluluğunda olan bir üniversite anlayışına doğru dönüşüm tüm ülkelerde gözlemlenmektedir.

Girişimci üniversiteyi açıklamaya çalışan tanımlarda öne çıkan farklıkları içeren bir açıklama, iyi ve kapsayıcı bir tanım oluşturmaya yardımcı olabilir. Bu amaçla yapılan bir tanıma göre, girişimci üniversite: yenilik üretebilen, fırsatları fark edip değerlendirebilen, takım halinde çalışabilen, risk alıp zorluklara kendi inisiyatifiyle yanıt verebilen ve gelecekte daha başarılı olabilmek amacıyla örgütsel yapısını önemli ölçüde değiştirebilen üniversitedir (Cano, 2006). Böyle bir üniversitenin, akademisyenler ve öğrencilerin zihinsel ve ticari girişimleri için destek mekanizmaları sağlayan bir yapı, diğer bir değişle doğal bir kuvöz olduğu söylenebilir.
Yapılan açıklamalar ve yukarıda ifade edilen tanım başta olmak üzere, girişimci üniversitenin diğer tanımlarla bağlantılı olarak taşıması gereken özellikler şöyle sıralanabilir (Mohar ve Jain, 2007: 5):

  • Alt yapı ve araştırmalar için devlet yardımından bağımsızlaşarak farklı kaynaklar arar.

  • Yenilikçilik konusunda, hem lisans düzeyinde hem de sürekli eğitimde öğreticidir.

  • Endüstriyel yenilikçilikte, bilgi üretmede ve yaymada daha büyük rol oynar.

  • Araştırma ve eğitimin yanında, üçüncü misyon olarak ekonomik kalkınmaya katkıyı benimser.

  • Bilgi temelli ekonomide, üniversite hem insan sermayesinin hem de yeni şirketlerin yaratıldığı bir yuva olarak yenilikçilikte ana unsur haline gelmiştir.

  • Teknoloji aktarma ofislerinin, endüstri işbirliği merkezlerinin ve üniversitelerin alt yapısının endüstri, devlet ve toplum tarafından kullanımını yaygınlaştırır.

  • Aşırı bireyselleştirilmiş liderlik, otoriterlik bu yapıya uygun değildir. Meslektaş yaklaşımı yönetimde daha fonksiyoneldir.

  • Girişimci üniversite kültürü, kurumsal kültürü oluşturmada çok önemlidir. Düşünce ile uygulama arasındaki etkileşimi teşvik eden kültürdür.

  • Esnek yapıya sahip katılımcı karar verme süreçlerini ve girişimci faaliyetleri destekleyen ve kolaylaştıran yönetim süreçleri vardır.

Girişimci üniversitenin tanımı ve bununla bağlantılı özellikleri göz önünde tutulduğunda, sadece kar elde etmek, risk almak ve ticari faaliyette bulunmak ana özellikleri oluşturmamaktadır. Çok geniş anlamda girişimci üniversiteye dönüşme; kendi kendine yeterli olmakla, topluma hesap verebilirliğin teşvik edilmesiyle ve ekonomik kalkınmaya katkıda bulunma ile bağlantılıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, girişimci üniversitelerde görülebilecek girişimcilik faaliyetlerinin çok çeşitli ve çok yönlü olduğu söylenebilir.

Yukarıda açıklanmaya çalışılan boyutlarıyla girişimci üniversitelerin, içinde bulunduğumuz bilgi toplumuna ve ekonomisine, bilimden yenilikler üretme düşüncesi biçiminde verilen bir tepki olduğu söylenebilir. Endüstriyelleşmiş toplumu bilgi temelli topluma dönüştürme yolunda, yeni bilgi üreterek bunu uygulanabilir yararlara dönüştürme ve kullanıma sunma açısından kilit rol oynayan kurumun modern üniversiteler olduğuna hiç şüphe yoktur. Bu açıklamalar ışığında, girişimci üniversitelerin üç özelliğe sahip olması gerektiği öne sürülebilir (Röpke, 1998). Öncelikle, üniversitenin kendisi bir kuruluş olarak girişimci olmalıdır. Bu özelliği, üniversite üyelerinin (akademik personel, öğrenciler, çalışanlar) kendilerini birer girişimciye dönüştürmesi izler. Son olarak da, üniversite ile çevre etkileşiminin (üniversite ile bölge arasında oluşan ikili birliktelik) girişimci yapılanmalar şeklinde olması gerekmektedir. Girişimci üniversite olabilmek için, bu üç özelliğin varlığı zorunlu koşulları oluşturmaktadır. İkincinin olabilmesi birinciye, üçüncünün olabilmesi ise ikincinin varlığına ve gerçekleşmesine bağlıdır.

Girişimci üniversitenin en önemli ayırt edici özelliklerinden birisi de, her biri birbirinden bağımsız ve önemli ölçüde farklı, ancak birbirine muhtaç olan üniversite, devlet ve iş dünyası arasında üçgensel bir alanda etkileşim, birliktelik ve ortaklık kurma becerisini öngörmesidir. Üniversite-devlet-sanayi (iş dünyası) arasında kurulacak üçgensel ilişki sonucu ara yüzler oluşturan ortak anlayış ve uygulamalara, aynı zamanda ortaklıklara dayanan girişimci üniversite kavramı ve uygulaması; akademik yapıların ve işlevlerin genişletilerek, ulusal-bölgesel kalkınma ve dolayısıyla refah yaratımı ile bağlar kurulmasını öngörmektedir (Odabaşı, 2007: 120). Bu üçlü işbirliğinin başarılı olabilmesi için, her birinin kendi içsel dönüşümünü gerçekleştirmesi, bunu gerçekleştirirken birbirlerini olumlu biçimde etkilemeleri ve ortaklaşa yeni örgüt yapıları oluşturmaları gerekmektedir. Oluşturulacak bu yeni yapılar da geniş anlamda topluma katkı sağlamalıdır. Girişimci üniversitelerin bu dönüşümü gerçekleştirmeleri için mutlaka ticarileşmeleri gerekmemektedir (Etzkowitz, 2003: 333). Ancak, üniversitelerin eğitim ve araştırmaların bütünleştirilmesini olduğu kadar, yenilikçiliği destekleyen ve bunlar için bilginin üretilmesi ile aktarılmasını da sağlayan bir yapıya sahip olmaları gereklidir.

GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE MODELLERİ

Üniversiteler, geleneksel işlevleri olan eğitim sunma ve bilimsel bilgi yaratmaya ek olarak daha karmaşık bir yapıya sahip olan, bilginin ticarileştirilmesini ve ekonomik büyümeye aktif katılımı içeren girişimci üniversitelere dönüşmekteler. Bu üç işlevin yanına özellikle gelişmekte olan ülkeler için dördüncü bir misyon ya da işlev olarak “yabancı yeteneğin cezbedilmesinin” eklenmesi önerilerine de rastlanmaktadır (Wong vd., 2007: 942). Bu durum gelişmiş ülkelerdekinden biraz farklıdır. Çünkü bu ülkelerde yetenekli öğrenci ve araştırmacıların katkıları yüksek olabilmektedir. Ülkemizdeki beyin göçünün tersine çevrilmesinin yanında, yeni ve yetenekli yabancı öğrenci ve araştırmacıların da ülkemize kazandırılması bu açıdan önemlidir. Ayrıca, geç sanayileşmiş ülkelerde, girişimcilik hem üniversite eğitimine, hem de üniversite kültürüne eklemlenebilmeli ve üniversitelerin geleneksel işlevlerinin başında gelen eğitim ve öğretim bu bakış açısıyla yeniden değerlendirilebilmelidir. Görüldüğü gibi, her ülkenin ve her üniversitenin farklı özelliklere sahip olması, birbirinin kopyasıymış gibi benzerlikler gösteren tek tip bir girişimci üniversite modeli oluşturmayı ve önermeyi zorlaştırmaktadır. Örgütsel reform düzeyleri, girişimcilik faaliyetlerinin yapısı ve çeşitliliği ile misyonu, gelenekleri, değerleri ve normları içeren kültür farklılıkları tek tip bir girişimcilik modeli önerilmesini engellemektedir. Bu farklılıklara karşın bazı kavramsal girişimci üniversite modellerinden söz edilebilir. Bu konuyla ilgili çalışmalardan birinde üç tür girişimci üniversite modeli açıklanmaya çalışılmıştır (de Zilwa, 2005: 391). Bunlar, “Tam Girişimci Oluşum”, “Yarı Girişimci Oluşum” ve “Kamunun Fonladığı Oluşumlar” şeklindedir. Örgütsel dönüşümler göz önüne alınarak yapılan bir başka çalışmada ise beş tür girişimci üniversite modelinden söz edilmektedir (Yokomaya, 2006: 527). “Prototip Üniversite”, “Girişimciliğe Yönelik Üniversite”, “Acemi Girişimci Üniversite”, “Uyumlu Girişimci Üniversite”, “İdeal Tip Üniversite” olarak yapılan bu sınıflandırmada girişimciliğe yönelik yapısal, kültürel ve zihniyet gibi değişkenler temel alınmıştır. Öte yandan, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri göz önüne alındığında üçlü bir modelden söz edilebilir (Lazzeretti ve Tavoletti, 2005: 484). “Pazar Odaklı” üniversiteler daha çok A.B.D.’de görülmektedir. İsveç’te görülen “Devletin Gerçekleştirdiği Koordinasyon”un geçerli olduğu üniversite modeli ikinci modeldir. Üçüncü model olarak ise, İtalya’da görülen ve “Akademik Oligarşi” kuralına dayalı koordinasyon biçiminin egemen olduğu üniversite modeli gösterilebilir.

Bu modeller dışında, çok kapsamlı bir açıklamayı içeren bir başka modelde ise, yatay ve dikey eksenler üzerinde girişimci üniversite model türlerinin açıklamaları yapılmaya çalışılmıştır (Barnett, 2005: 57). Eksenlerden biri “yumuşak-katı” girişimcilik, diğeri ise “güçlü devlet-güçlü piyasalar” olarak belirlenmiştir. Ortaya çıkan dört alanın her biri ise girişimcilik türleri olarak adlandırılmıştır. Bunlar; “Toplumcul Girişimcilik”, “Temkinli Girişimcilik”, “Sınırlandırılmamış Girişimcilik” ve son olarak da “Sınırlandırılmış Girişimcilik” olarak belirlenmiştir. Her üniversite bu alanların hangisinde kendine uygun bir yapılanma olanağı görüyorsa, buna göre kendi girişimcilik uygulamasını da gerçekleştirmektedir.

Türkiye’de de benzer model arayışları ve konumlandırma çalışmaları yükseköğretim sistemimiz açısından söz konusudur. Girişimciliğin günümüzde önem kazanmasıyla ön plana çıkan gerçekleri göz önünde bulundurarak yapılacak bir “karma model” çalışması daha doğru kararlar alınmasına olanak sağlayacaktır (Odabaşı, 2006: 96).

Şekil 1. Girişimci Üniversite İçin Karma Model



Ülkemizdeki yükseköğretimin; devlet üniversitesi geleneğine sahip olduğu, üniversite eğitiminin kamusal ya da yarı kamusal olma özelliği taşıdığı, kar amacının öncelikli olmadığı göz önüne alındığında, “karma girişimcilik modeli” bir başka deyişle “meslektaş girişimci üniversite modelinin” ülkemiz açısından uygun olacağı ileri sürülebilir. Bir taraftan devlet/kamu girişimciliğinin, diğer taraftan kurumsal girişimciliğin, sosyal girişimciliğin ve de iç girişimciliğin olumlu ve uygulanabilir olan özelliklerini taşıyacak bu modelde, akademik girişimcilik meslektaşlar tarafından gerçekleştirildiği gibi öğrencilerin de hem kendi girişimciliklerini başlatabilmeleri, hem de çalışma hayatında profesyonelce birer iç girişimci olmaları söz konusudur. Kısaca özetlenecek olursa;



  • Seçilecek girişimci üniversite modeli; kalitenin, değişimin, uyumun ve girişimciliğin varolduğu bir kültüre yönelik vizyona sahip olmalıdır. Böyle bir kültür; eğitim, araştırma ve topluma katkıdan oluşan yeni misyonun geliştirilmesini sağlayacak, ayrıca yenilikçilik ile değişim aktörleri (akademisyenler, teknoloji aktarma ofisleri, yönetim) arasında olumlu bir anlayış yaratabilecektir.

  • Araştırma ve teknolojiye yapılan yatırımlar ile entelektüel sermayenin (patentler, telif hakları, üretim hakları, lisanslar gibi) tamamen piyasa koşullarında kar amacı korunarak, katma değer yaratmaya uygun biçimde geri dönüşlerinin sağlanmasını gerçekleştiren, araştırma sonuçlarını hızlı biçimde ilgili taraflara aktaran bir model olma özelliğini taşımalıdır. Bunların yanı sıra, kar amacı gütmeyen, dış destekli ve problem çözücü nitelikteki disiplinler arası araştırma projeleri için sağlanabilecek bağış, destek ya da burs gibi katkılar da modelin ayrılmaz parçalarıdır.

  • Her üniversitenin, fırsatlar ve yararları gözetecek biçimde kendi sınırlarını ve ortaklık alanlarını belirleyebildiği çoklu ve karma bir yaklaşım söz konusudur.

  • Performans ve başarı odaklılığın, dışa dönüklüğün, sosyal değerlerin ve ekonomik kalkınmaya katkının önem kazandığı, hesap verebilirlik, saydamlık ve verimlilik gibi konuların öne çıktığı bir model uygulanmalıdır.

BAŞARI KOŞULLARI, DİRENÇLER VE ENGELLER

Girişimci üniversite olabilmek için gerçekleşmesi gereken yapısal dönüşümler ile misyon ve vizyon değişikliği konularında ortaya çıkabilecek gerilim ve çatışma noktalarının giderilmesi, bazı politikaları ve uygulamaları zorunlu kılmaktadır. Bu konuda Avrupa’dan seçilmiş beş üniversitede yapılan bir araştırmada hangi unsurların dönüşüm için başarı getirebileceği incelenmiş ve beş ana unsur belirlenmiştir (Clark, 1998: 6). Bunlar; “Güçlendirilmiş yönetim özü”, “genişletilmiş gelişme çevresi”, “çeşitlendirilmiş fon kaynakları”, “ivme kazandırılmış merkezi alan” ve “girişimcilik kültürü”dür. Bu beş önemli unsur incelendiğinde, ilk üç unsurun yapısal özellikler, kültür ve kapsam unsurlarının ise daha çok yapısal olmayan bir anlayış veya tavır türünde sembolik bir özellik taşıdığı görülmektedir. Özellikle, kültür ve iklim içeren en son unsurun en önemli nokta olduğu açıktır. Çünkü diğer unsurlar gerçekleşmiş olsa bile, pasif tutumlar ve dirençler ortaya çıkabilecektir. Araştırmanın yıllar sonra yapılan yeni uygulamalarında ise, “girişimci üniversitelere dönüşmeye adanmışlığın sürdürülebilirliği” unsuru da önemli bulunarak eklenmiştir (Clark, 2004: 357).

Yapılan çalışmaların sonucunda, girişimci üniversite oluşumunda etkili olan unsurların iki ana grupta toplanabileceği ileri sürülebilir. Bunlardan birincisi yapısal ve somut unsurlardır. Bunlar, misyon, vizyon, örgüt yapısı, yönetim, kaynaklar ve destekler gibi konuları içerir. İkinci gruptaki unsurlar ise, daha sembolik ve kültürel nitelikler taşır. Örneğin; girişimcilik ruhu, kültürel iklim, değerler, normlar, gelenekler, tutumlar ve rol modelleri gibi. Birbirleriyle etkileşim içindeki bu unsurlar, girişimci üniversite oluşumunda ve bu yöndeki dönüşümde, örgütsel öğrenmeyi ve kültürel değişimleri başarı için temel koşullar olarak önümüze getirmektedir.

Dönüşüm ve değişimin önünde ortaya çıkabilecek olan engelleri ise şu başlıklar altında toplamak olanaklıdır (Gjerding vd., 2006: 96).


  • Yönetimin esnek olmaması: Açıklık, merkezi karar alma, insan kaynakları yönetimi, düşük düzeydeki yönetim desteği ve proje bazlı olmayı planlama gibi konularda çok katı olunması gibi.
  • Risk karşıtı kültür: Yeni girişimlerde kaynakların kullanımı ve var olan kaynağın yeni kullananlara verilmesi, örgütsel değişim gibi konularda gösterilen direnç.

  • Dış kullanıcıların isteksizliği: Dış paydaşların çoğunun bilgisinin ya da üniversite ile işbirliği yapma isteğinin olmaması.

  • Uzun dönemli adanmışlık eksikliği: Tüm değişim ve dönüşümün gerçekleşmesinde uzun dönemli bakış açısının ve adanmışlığın olmaması.

  • Yayılma için sistem eksikliği: Kurulacak şirketler için sermaye yetersizliği, akademik personel ve öğrencilerin şirket kavramlarındaki eksiklikler.

Geleneksel yapıları ve kültürleri çok katı olan üniversitelerin girişimci üniversitelere doğru değişimleri ve dönüşmeleri zor ve sancılı olabilmektedir. Akademik personelin girişimci rolleri ve görevleri üstlenip uygulamaya geçmeleriyle yeni rollerin benimsenmesi sonucu araştırma performansının azalacağına inanan yöneticilerin var olması, en büyük engellerden biri olarak gösterilebilir (Kirby, 2006: 399). Değişim ve dönüşüme direnç gösterme ve karşı koyma, kişisel, örgütsel ve kültürel nedenlerden kaynaklanabilir. Akademik değerlerde, kültürde, etik duyarlılıklarda ve örgüt yapılarındaki değişimler sonucu çalışanlar arasında çıkar çatışması, adanmışlıklarda çelişki, endişe, güvensizlik, şüphe ve suçluluk duygusu yaratan bir ortam söz konusu olabilmektedir. Zaman kullanımı, kurumsal rahatlık, eğitim ve öğretimdeki yeni yaklaşımların öğrenciler ve akademisyenler üzerindeki etkileri ile değişim baskıları, direnç yaratan unsurlar olarak görülebilir. Üniversitenin yerel ve bölgesel ekonomiye katkısını en üst düzeye çıkartabilmesi için, sürecin başından itibaren akademisyenlerin süreci anlaması, desteklemesi ve sürece katkıları karşılığında elde edecekleri kazançlarını güvence altına alması konularında karşılıklı etkileşimde olmak gerekmektedir (Renault, 2006: 238).

İş yüklerinin farklılığı, derslerin yoğunluğu, alanlar arası işbirliği zorunluluğu, yayın konuları, hakemlikler, jüri üyelikleri, bildiriler, danışmanlıklar ve proje hazırlıkları gibi nedenlerle yoğun bir performans baskısı altında kalan akademisyenlerin etkin katkısı olmadan başarılı bir dönüşüm yaşanamayacağı çok açıktır. Özellikle yeni oluşacak girişimci üniversite içinde üstlenilecek roller ve yeni kimlikler arasında sınırların ne olacağı konusunda gerilim ve belirsizlikler söz konusu olabilmektedir. Kamu ve özel ayrımı, araştırma ile ticarileştirme ve araştırmacı ile girişimci olma arasındaki bakış farklılıkları, rol farklılıklarından doğabilecek sorun alanlarıdır (Vestergaard, 2007: 509). Bu durum, örgütsel ve yönetim koşulları ile akademik ihtiyaçlar, roller ve değerler arasında bir denge ve uyumun çok boyutlu biçimde oluşturulması ihtiyacını ön plana çıkarmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse;


  • Meslektaş girişimci role ve kimliğe karşı bir direncin olması doğaldır. Kamu araştırmalarının, kamusal bilim, ticari çıkarlar ve destekler, sponsorluklar ile olduğu kaygısı; araştırma ile ticarileştirme, piyasa değerleri ile akademik değerler ve öncelikler, araştırmacılık ile girişimcilik arasındaki kavram ve anlayış farkları, çatışmaların kaynaklarını oluşturabilmektedir.
  • Üniversiteleri kar amacı gütmeyen örgütler olarak organize etmek, üniversitenin temel birimleri ile özel sektör birlikteliğiyle ortak araştırmaya girebilmek, girişimcilik ve ticarileştirme konusunda özenli davranmak, çatışma noktalarını azaltma etkisi yaratabilecek bir yaklaşım olarak görülebilir.

  • Gerek üniversite-devlet-iş dünyası arasındaki güç çatışmalarından, gerekse kişisel niteliklerden kaynaklanan, ya da yönetsel ve örgütsel içerikli direnç ve engellerin ortadan kaldırılmasında iletişim, karar verme süreçlerine katılımı sağlama, işbirliği, profesyonel kültür ve gelişme kültürünün varlığı gibi unsurlar katkıda bulunurlar.

  • Misyon ve vizyonun açık ve net biçimde iletilmesi sonucu meslektaşların katılımı ve ortaklığı sağlanabilmekte, böylece çatışma yerine sinerji yaratılabilmektedir. Dönüşümün ortak bir anlayış ve eylem sonucu oluşabileceğini hiçbir şekilde unutmamak gerekir.

YÖNETİM VE ÖRGÜTLENME ÖZELLİKLERİ

Girişimci üniversiteler, bilgi çağının önemli bir kurumu olarak gelişim ve değişime yanıt verebilecek yönetim ve örgütlenme biçimleri ile modellerine ihtiyaç duymaktadır. Yeni kaynak yaratma süreçleri, akreditasyon, performans göstergeleri, ölçülebilirlik ve hesap verebilirlik, kalite, yenilikçilik, yaratıcılık ve devlet-sanayi işbirliği, yeni oluşacak olan Meslektaş Girişimci Üniversite kültürünün unsurlarından birkaçı olarak gösterilebilir. Devlet kontrolündeki bir üniversiteden, devletin gözetiminde bir üniversiteye dönüşümden söz etmek kaçınılmaz bir zorunluluktur. Devletin sıkı biçimde kontrol etmediği, sürekli kısıtlayıcı kurallar koymadığı, ancak yönlendirdiği, kendi kendini oluşturulan kurullarla yönetilen yapı belli bir özerkliğe sahip olacaktır. Yetkilerin devredilmesi, özerkliğin tanınması ve esnek hareket edebilme yeteneğinin geliştirilmesi, girişimci üniversitelerin yapılanmasında vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Hiç şüphesiz, girişimci üniversite için iki önemli yapısal faktörün etkisinin görülmesi ve bu faktörlerin oluşturulacak modele yansıtılması kaçınılmazdır. Bunlardan birincisi, çok farklı yapıları, değerleri, öncelikleri ve beklentileri olan bölümlerin, alanların, ortak çalışma yapmaları konusunda örgütsel dönüşümü gerçekleştirmektir. Buna belki, akademisyen-öğrenci-çalışan halkasını etkin biçimde oluşturmak da diyebiliriz. İkincisi ise, buna paralel olarak oluşturulacak üniversite-devlet-sanayi (iş dünyası) işbirliği ve bu tür stratejik ortaklıkların örgütsel yapı ve yönetim üzerindeki etkileridir. Girişimci üniversitenin ayırt edici bir özelliği olan bu üçgensel ilişkiye bir dördüncü unsur olarak sivil toplum, iş gücü gibi yapıların eklenmesi önerileri de bulunmaktadır. Bu ve benzeri gelişmeler, toplum ve bilim arasındaki sınırların kalkmaya başlaması ve yeniden yapılanması, toplum ve bilim arasındaki ilişkinin değişmeye başlaması sonucunda oluşmaktadır (Etzkowitz ve Zhou, 2006: 79). Sınırların, eski katılıkların yok olmaya başladığı bilgi çağında her şey çok hızlı değişmekte ve gelişmektedir. Yeni süreçlerin, yapıların ve kaynakların bulunması, örgüt kültürünün ve insanların daha fazla girişimci olmasını gerektirmektedir. Bu durum, üniversite yönetiminin daha profesyonelce düşünmesini ve daha fazla yönetsel beceriye sahip olmasını zorunlu kılmaktadır. İdari ve mali sorumluluklar daha çok profesyonelden oluşan kurullara bırakılırken, kurumsal özerkliği sürdürecek akademik uğraşların tümü üniversite öğretim üyelerine bırakılabilmelidir.

Geleneksel olarak meslektaş yönetim biçimi ve kültürü; akademik özgürlük, özerklik ve aidiyet gibi olumlu niteliklere sahiptir. Bunların yanında; izolasyon, otoriter yapı, mücadeleci olmama ve riskten kaçınma gibi olumsuz yönlerinden de söz edilebilir. Meslektaş yönetim biçiminde ortak karar alma ve ortak sorumlulukların varlığı temeldir. Akademisyenler arasında eşitlik ve topluluk duygusu desteklenir, teşvik edilir ve geliştirilir. Böyle bir yönetim biçiminde, kurumsal ve bireysel ihtiyaçların örtüştüğü söylenebilir. Başarılı bir uygulama için, katılım hakkı, ortak destek ve eşitlik kaçınılmaz önceliklerdir. Öte yandan, çok sayıda komisyonun varlığı ve ortak bir fikre, sonuca ulaşmanın çok uzun zaman alabilmesi ile sıkça dar boğazlara girilmesi olumsuz yönler olarak belirtilebilir. Öğrenciler de dahil olmak üzere sürecin diğer paydaşlarını çok fazla dikkate almamak gibi durumlarla karşılaşılabilir. Mevcut durumun devamını isteyen, kurulmuş olan dengeleri gözeten bir içe dönüklük, risk almayan bir anlayış ve uygulamaya da rastlamak olanaklıdır. Ayrıca, meslektaş yönetim biçiminde, yönetimde yer alma olanağı bulunanların profesyonelliğe fazlaca özendiklerine ve bu durumun meslektaşlar arasında gerginlik yaratmasına da sıkça rastlanabilmektedir. Bu açıdan, bütünüyle meslektaş yönetimi, büyüyen örgütler haline gelen üniversiteler için geçerli bir sistem olma özelliğini kaybetmektedir.

Bürokratik yönetim ve hiyerarşik yapılanma biçiminde ise; bireyin fazla öneminin olmadığı, rasyonalitenin koşulsuz ve tartışmamız kabul edildiği ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak ulaşılmaya çalışılan resmi biçimde oluşturulmuş amaçlardan söz edilebilir. Hiyerarşik kontrol, koordinasyon ve iletişim, resmi biçimde belirlenmiş olan amaçlara ulaşmada kullanılır. En büyük zayıflık ise, içe dönüklük ve dışa kapalı olan sistemdir. Dışarıda neler olduğundan çok, içeride neler olduğu ile ilgilenme temel odak noktasıdır. Doğal olarak, bürokratik işler, akademisyenleri ve onların zamanlarını olumsuz biçimde etkiler. Ancak, bürokratik bir yönetim tarzı olsa bile artık gözetleyen, gereksiz yerlerde denetimler yapan, komutlar veren yapılardan yönlendiren ve teşvik eden yapılara doğru dönüş hızlanmaktadır. Özellikle, üniversiteleri var olan tek tip üniversite anlayışından uzaklaştırmak kaçınılmaz bir zorunluluktur (TÜSİAD, 2003: 50). Üniversite yönetimini bekleyen tehlikelerden biri olarak, katı bir “bürokratik yönetim” modeliyle yönetilen üniversitenin, üniversite niteliğini kaybetmesi ve dönüşümün girişimci üniversiteye doğru olması gösterilebilir. Böyle bir yönetim biçiminin ve buna bağlı olarak merkezden gelen tek yönlü iletişimin yenilikçiliği ve yaratıcılığı olumsuz etkilediği bir gerçektir.

Yükseköğretimin kar amaçlı olup olmadığına bakılmaksızın onun bir iş alanı olduğu konusunda görüş belirtenler, “yönetsel model”, “işletme modeli” olarak bir yönetim anlayışını ve yükseköğretime iş gözlükleriyle bakılmasını öne sürerler. Amaca odaklanma, sınırlı ve daha az hiyerarşik yapılar, etkinlik ve iletişim kolaylığı gibi unsurların yanında daha dışa dönük olma en önemli özellikler olarak ortaya çıkar. Mütevelli heyeti biçimindeki bir örgütlenme türü bu anlayışın temsil edildiği bir uygulamadır. Yönetim Kurulu/Mütevelli Heyeti biçiminde bir yapıya sahip olan ve “iş yönetimi” olarak da bilinen bu yönetim modelinde, akademik kurulların karar yetkileri oldukça sınırlı kalabilmektedir (YÖK, 2007: 23). Bu model, girişimci üniversitelerin önemli bir özelliği olan üniversite-devlet–sanayi işbirliğindeki anlayışının getireceği yeni yapılanmalarda ve benzeri koşullarda, yönetimde dışarıdan üyelerin bulunmasına ve bunların karar süreçlerine katılmasına olanak sağlayabilmektedir.

Üniversitelerin, “bilgi ve teknoloji üreten ticari işletme” olarak görülüp şirket ya da fabrika gibi yönetilmesi, piyasayla koşulsuz biçimde bütünleşmesi, piyasa koşullarına teslim olması çok da arzulanan bir durum değildir. Üniversitelerin bütünüyle bir işletme gibi yönetilmeleri söz konusu olamaz. Üniversiteler büyük ve karmaşık bir örgüt yapısına sahiptirler ve küresel rekabette önemli kararları özerk biçimde alabilmelidirler (Sortirakou, 2004; 360). Elbette ki, yeni iş yönetim teknikleri, süreçleri daha fazla kullanılmalıdır; ancak bu yaklaşımın belli bir noktaya kadar kullanılabileceğini ve bundan sonra olumlu etkilerinin gittikçe azalacağını da unutmamak gerekir. Bu konuda; akademik kültürün, akademik özgürlüğün, akademik alanların çok farklı nitelikler taşıdığı; eğitim, araştırma ve hizmetler gibi konularda çoklu çıkarların olduğu dikkate alınmalıdır (Mora, 2001; 107). Ancak, elleri kolları bürokrasiyle, merkezi yönetim ile bağlı üniversitelerin “profesyonel yöneticilerin amatör yönetim” yerleri olarak düşünülmesi de kabul görebilecek bir yaklaşım olamaz. Yaşanan gelişmeler sonucu amatör yöneticiliklerden profesyonel yöneticilere doğru bir dönüşüm gerçekleştiği söylenebilir. Bu konuda, tamamen ya da aşırı derecede bir profesyonelleşme tehlikesinden de söz edilebilir. Özellikle de, kar amacını öne çıkartmayan ya da bütünüyle kar amacı gütmeyen girişimci üniversite karma modelinde, işletme ve ticari yaklaşım çok da anlamlı olmamaktadır. Bunun bir türü olan meslektaş yönetiminin ağırlıklı olduğu bir yapılanmadan söz etmek daha anlamlı görünmektedir. Böylece; sorumlu özerklik anlayışı içerisinde tüm akademik kurullar meslektaş ağırlıklı kurullar olarak oluşturulur.

Böyle bir dönüşümün içinde, Türkiye’nin yükseköğretim yapısı, geleneği ve kültürü, ayrıca iç ve dış paydaşlarla ilişki kurmak için nasıl örgütlenileceği ve buna bağlı değerleri nelerin oluşturacağı göz önüne alındığında “meslektaş girişimci üniversite” yönetim biçimi ve modeli önerilebilir. Bu model, ülkemizin yeni tanıştığı yaklaşımları, yapısal değişimleri ve süreçleri içerecek bir yeniden yapılanma modeli olarak düşünülebilir.

Şekil 2. Meslektaş Girişimci Üniversite Yönetim Modeli



İki eksen üzerinde dört alandan oluşan böyle bir karma modelde önerilen yönetim modeli; tamamen meslektaş yönetim modelinden uzaklaşan, bürokratik yapıdan kısmen arınmış, mütevelli heyet anlayışındaki bir iş yönetim modelinin önemli özelliklerini taşıyan bir yapıdadır. Aşırı devlet kontrolüne dayalı bürokratik yapıdaki üniversiteler günümüz ihtiyaçlarına yanıt veremez duruma gelmişlerdir. Buna çözümler yaratacak yeni arayışlar çerçevesinde öne sürülen üç tür üniversite önerisi bu konudaki esnekliğe ve karma yapıya uygun olabilecektir. Öneriye göre, birinci grup üniversiteler az sayıda ve özel statüde olan üniversitelerden oluşabilir. O.D.T.Ü.’nün Mütevelli Heyete sahip olduğu dönemlerdeki durumu buna örnek verilebilir. İkinci grup, özel statü dışında kalan, ancak araştırmaları üst düzeyde olan ve mali olanaklarla desteklenen üniversitelerdir. Üçüncü grup ise, daha çok ön lisans ve lisans düzeyinde eğitim ve öğretime ağırlık veren üniversitelerden oluşur. Bu üç gruptan hangisine girerse girsin üniversitelerin tarihi, kültürü, iklimi, risk alabilme yetenekleri, uygulamalı araştırmayı gerçekleştirebilecek bir temel araştırma alt yapısı ve geleneği, örgüt kültürünün esnekliği gibi özellikler girişimci olabilme düzeylerini belirleyebilecek unsurlardır. Her üniversite türü, hatta bölümü önerilen yönetim modelinde kendi yerini belirleyebilecek ve girişimcilik düzeyine göre uygun yönetim ve örgüt yapısını oluşturabilecektir (Doğramacı, 2007: 56). Sonuç olarak:

  • Hiyerarşinin katı ve uzun olduğu bürokratik yapılar, anlayışlar ve uygulamalar, önerilen böylesi bir girişimci üniversite anlayışının başarılı olması açısından uygun değildir.

  • Girişimci üniversitenin olmazsa olmaz koşulları, entelektüel sermayenin korunması ve ekonomik bir değer olarak kabul görmesi, buna bağlı olarak da finansal kaynakların yatay koordinasyonunu sağlayabilen daha etkin ve verimli bir yapılanma biçimidir.

  • Daha katılımcı, demokratik ve eşitlikçi, daha az hiyerarşik yapılar yönetim uygulamalarında ve karar verme süreçlerinde çok daha fazla etkinlik yaratabilecektir. Özellikle devletle ve endüstriyle daha fazla ve verimli düzeyde işbirliği yaratılabilecektir.

  • Mütevelli heyetinin ve benzeri kurulların oluşturulması ile kısmen ve yeterli düzeyde profesyonelleşmenin ve tam zamanlı yöneticiler çalıştırmanın, girişimci üniversitede etkinlik, verimlilik, esneklik, dış çevre ile iletişim ve işbirliği konularında daha fazla olumlu etki yaratabileceği öne sürülebilir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Girişimci üniversite, değerleri ve misyonları yaygın biçimde kabul edilmeye başlayan akademik bir biçim olarak tüm dünya ülkelerinin yüksek öğretim sisteminde ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin yüksek öğretim sistemi de küresel, ulusal ve kurumsal düzeydeki etkiler sonucu bir arayış içine girmiştir. Girişimci üniversiteyi farklı kılan özellikler olan eğitim, araştırma ve ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunma, içinde bulunduğumuz çağın ve bilgi toplumu olma gereğinin bir sonucu olarak düşünülebilir.

Girişimcilik konusunun içeriği ve kapsamı konusunda bir uzlaşı olmasa bile, girişimcilik modelinin işletmelerden kamu ve eğitim sektörüne doğru yayılmasında bireysel olmaktan çok kolektif olma, kar amaçlılıktan çok toplumsal amaçlara önem verme yönünde bir genişleme olduğu görülmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde, yapılan alanyazın taramasında bu çalışmaya ve önerilen modele uygun bir tanım yapılmıştır. Bu tanımın en önemli özelliği, üniversitelerin öğretim üyeleri ile öğrencilerin yeni girişimci şirketler kurmalarına ve teknolojinin hızla yayılmasına olanak sağlayacak bir kuvöz görevi üstlenmesidir. Girişimci üniversite modelinin önemli özellikleri arasında, üniversite-devlet-sanayi (iş dünyası) ilişkisine dayalı farklı ve yeni kaynakların yaratılması, bu amaca yönelik olarak da öğretim üyeleri ile öğrencilerin birlikte girişimci adımlar atmaları sayılabilir.

Girişimci üniversite ve özelliklerinin açıklanmasından sonra, öne sürülen değişik modeller ele alınmış ve incelenmiştir. Türkiye’ye özgün bir model olarak, genel alanlardaki girişimcilik modellerinin uygun ve üstün yönleri ele alınarak bir karma model önerilmiştir. Bu karma modele “Meslektaş Girişimci Üniversite” adı verilebilir. Taşıyacağı birçok nitelikle ülkemiz için geçerli olabilecek bir model olarak düşünülebilir.

Hiç şüphesiz ki, girişimci üniversitelere doğru dönüşüm ve değişim bazı zorluklarla, engellerle ve dirençlerle karşılaşacaktır. Örgütsel, yönetsel ve kişisel düzeylerde ortaya çıkabilecek bu sorunların üstesinden gelebilmek için, paydaşların tüm iletişim ve karar alma süreçlerine katılımıyla örgütsel öğrenmeyi gerçekleştirmek bir yöntem olarak önerilebilir. Bu yapılanmaya bağlı olarak oluşturulacak yönetim ve yönetim biçimi; meslektaş yönetim biçimi ile desteklenen bir mütevelli heyetinin olduğu, demokratik ve katılımcı karar alma süreçlerini de içeren çok boyutlu bir yönetim sistemidir.

Gelecekteki çalışmalar, öne sürülen konulardaki uygulamalı araştırmalarla desteklenmeli ve özgün bulgulara dayalı politikalar üretmek ve uygulamak yönünde olmalıdır. Özgün politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için her şeyden önce gerekli olan araştırmaların neler olduğu ve nasıl yapılması gerektiği konusunda düşünceler üretilmelidir. Üniversitelerimizin mevcut durumlarının belirlenebilmesi için evrensel ölçütlere göre geliştirilmiş değerlendirme süreçlerinin organize edilmesi, bu süreçler bağlamında eksik yönlerimizin tüm paydaşların görüşlerine başvurularak belirlenmesi, yine paydaşların katkısıyla girişimci üniversite yolunda atılması gereken adımların belirlenerek eyleme dönüştürülmesi gerekmektedir. Üniversitelerin farklılıklarına bağlı olarak girişimcilikle ilgili yeni değişkenler sisteme girmekte ve standart uygulamaları gerçekleştirmek zorlaşabilmektedir. Bu açıdan her üniversitenin özel koşullarını belirleyecek niceliksel ve niteliksel araştırmalar ve özellikle karşılaştırmalı araştırmalar uygulama için yol gösterici olabilecektir. Önemli olan, her üniversitenin faklılıklar göstermesinin doğal olduğunun sistem tarafından algılanıp benimsenmesi, üniversiteler arasındaki bireysel farklılıkların zenginlik olarak algılanması yolunda adımlar atılmasıdır.

KAYNAKÇA

Barnett, R. (2005), “Convergence in Higher Education: The Strange Case of Entrepreneurialism”, Higher Education Management and Policy, 17 (3), 43-58.

Cano, M. G., (2006) “A Literature Review on Entrepreneurial Universities: An Institutional Approach”, http://selene.uab.es/dep-economia-empresa/Jornadas/Papers/2006/ Maribel.pdf 10.01.2008

Clark, B. R. (1998), Creating Entrepreneurial University: Organizational Pathways of Transformation, Oxford, IAU Press –Pergamon.

Clark, B. R. (2004), “Delineating the Character of the Entrepreneurial University”, Higher Education Policy, 17 (4), 355-370.

de Zilwa, D. (2005), “Using Entrepreneurial Activities as a Means of Survival: Investigating the Processes Used by Australian Universities to Diversify Their Revenue Streams”, Higher Education: The International Journal of Higher Education and Educational Planning, 50 (3), 387-411.

Doğramacı, İ. (2007), Türkiye’de ve Dünyada Yükseköğretim Yönetimi, Ankara, Meteksan.

Etzkowitz, H. (2003), “Innovation in Innovation: The Triple Helix of University Industry – Goverment Relations”, Social Science Information, 42 (3), 293-337.

Etzkowitz, H. ve C. Zhou (2006), “Triple Helix Twins: Innovation and Sustainability”, Science and Public Policy, 33 (1), 77-83.

Gjerding, A. N., Celeste P.M. Wilderman, Shona P.B. Cameron, A. Taylor, K. J. Scheunert (2006), “Twenty Practices of an Entrepreneurial University” Higher Education Management and Policy, 18 (3), 76-103.

Kirby, D. A. (2006), “Creating Entrepreneurial Universities in the UK: Applying Entrepreneurship Theory to Practice”, Journal of Technology Transfer, 31 (5), 599-603.
Lazzeretti, L. ve E. Tavoletti (2005), “Higher Education Excellence and Local Economic Development: The Case of the Entrepreneurial University of Twente”, European Planning Studies, 13 (3), 475-493.

Mohar, Y. ve K. Jain (2007), “The Emergence of Entrepreneurial University”, The Business Wallpaper, 2 (3), 1-6.

Mora, J. (2001), “Governance and Management in New University”, Tertiary Education and Management, , 7 (2), 95-110.

Odabaşı, Y. (2005), “Girişimci Üniversitelere Doğru Stratejik Dönüşüm”, Üniversitelerde Stratejik Planlama Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Antalya, 91-96.

Odabaşı, Y. (2006), “Değişimin ve Dönüşümün Aracı Olarak Girişimci Üniversite”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, 1 (1), 87-104.

Odabaşı, Y. (2007), “21.Yüzyıl’ın Üniversite Modeli Olarak Girişimci Üniversiteler”, Coşkun Can Aktan (Editör), Değişim Çağında Yükseköğretim Global Trendler-Paradigmal Yönelimler içinde, Yaşar Üniversitesi Yayını, 117-133.

Renault, C. S. (2006), “Academic Capitalism and University Incentives for Faculty Entrepreneurship”, Journal of Technology Transfer, 31 (2), 227-239.

Röpke, J. (1998), “The Entrepreneurial University: Innovation, Academic Knowledge Creation and Regional Development in a Globalized Economy”, http:/www.wiwi.unimarburg.de/ lehrstuehle/vwl/WITH03/main.html. 10.06.2005.

Sortirakou, T. (2004), “Coping with Conflict within the Entrepreneurial University: Theat or Challenge for Heads of Departments in the UK Higher Education Context”, International Review of Administrative Sciences, 70 (2), 345-371.

TÜSİAD (2003), Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması: Temel İlkeler, Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği.

Vestergaard, J. (2007), “The Entrepreneurial University Revisited: Conflicts and the Importance of Role Separation”, Social Epistemology, 21 (1), 41-54.

Yokomaya, K. (2006), “Entrepreneurialism in Japanese UK Universities: Governance, Management, Leadership, and Funding”, Higher Education, 52, 523-555.

YÖK, (2007), Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi, http://www.yok.gov.tr/duyuru/yok_strateji_kitabi.pdf. 01.02.2008.

Wong, P., Y. Ho ve A. Singh (2007), “Towards an Entrepreneurial University Model to Support Knowledge-Based Economic Development: The Case of the National University of Singapore”, World Development, 35 (6), 941-958.

Hiç yorum yok: